Hermann Tilke: “İstanbul Park’ın arazisini görür görmez heyecanlandım”

0

Son yılların en önemli pist tasarımcısı Hermann Tilke, motor sporlarına damgasını vurmuş bir isim. Tilke ile motor sporları tutkusunu, pist tasarlamanın inceliklerini ve çok daha fazlasını dair redbull.com’da harika bir yazı yayınlandı.

Dünya’nın en iyi pistlerinden biri olan Türkiye Gp‘sinin hikayesi. Soru-Cevap şeklinde bütün ayrıntılarıyla işlenmiş.Bu aralar pist tasarımından bahsediyorsanız, büyük ihtimalle Hermann Tilke’den bahsediyorsunuzdur. 

İstanbul Park’ın da tasarımcısı olan Tilke ve ekibinin yeniden tanımladığı modern pist normları motor sporları tarihinin her branşına kazındı bile.

Hermann Tilke ile uzun bir yolculuğun eseri olan bu mirası, motor sporları tutkusunu, pist tasarlamanın bilinmeyen yanlarını ve yarış dünyasındaki favorilerini konuştuk.

Çocukken motor sporlarına sizi çeken neydi, yarışmak istediğinize ne zaman karar verdiniz?

Çocukken değildi aslında. 16 yaşındayken dayım beni Nürburgring’de bir yarış izlemeye götürdü.

Orada şifayı kaptım. O andan sonra, motor sporları sevgisi hiç durmuyor. Her şey 16 yaşında Ring’e gitmemle başladı yani. 

Tek düşünebildiğim şey kendi başıma yarışabilmekti. Ama o zamanlar 16 yaşında karting dışında bir şeyle yarışamıyordunuz.

18 yaşına kadar beklemeniz lazımdı. 18 olur olmaz annemin Volkswagen Scirocco’sunu aldım. Önceleri haberi yoktu.

Bir takla kafesi ekledim, ama onun dışında tamamen normal bir yol aracıydı. Yarış lastiklerim ya da öyle başka şeyler yoktu.

İlk olarak tırmanma ve slalom yarışlarına katıldım. Sonra okulu bitirip Abitur’umu aldım. Üç ay çalışıp kendime gerçek bir yarış aracı aldım.

Gerçek yarış aracı dediğim de bir Mini Cooper. Sonra yarışmaya devam ettim.

Hermann Tilke
“Her şey 16 yaşında Ring’e gitmemle başladı”© TILKE

Eğitiminiz ve kariyerinizden önce de pist tasarımı konusuyla ilgili miydiniz?

O zamanlar pek tasarım düşünmüyordum. Tamamen yarışmakla ilgileniyordum. Pistlerle ilgili tek fikrim, muhtemelen diğer tüm pilotlarınki gibiydi: Kazanırken pist harikaydı, kazanmadığımdaysa o pist kötü bir pistti. Hepsi bu.

“Red Bull Ring harika bir pist”

Hermann Tilke

İlk büyük pist projeniz Österreichring’i A1 Ring’e dönüştürmekti. O pist şimdi Red Bull Ring olarak devam ediyor. Geriye dönüp baktığınızda o projeyi nasıl hatırlıyorsunuz?

Aslında ilk pist işim MotoGP için yaptığımız Sachsenring’di. 1995’te onu yaptık, ilk Formula 1 pistim olan o zamanki adıyla A1 Ring, şimdiki Red Bull Ring de 1997’de tamamlandı.

Bence Red Bull Ring harika bir pist. Diğer çoğu pistten daha iyi yarışlar sunuyor. Geçiş yapabiliyorsunuz, dışarıdan basit görünmesine rağmen zor bir pist.

Formula 1 pilotları da böyle düşünüyor. Hem zorlu bir pist, hem de harika yarışlara ev sahipliği yapıyor. Belki de her sene çift yarış yapmalılar! Belki de.

Ama sadece bu sene değil, Red Bull Ring’in tarihine de baktığınızda her zaman güzel yarışlar sunduğunu görüyorsunuz.

O zamanki Hermann Tilke ile şimdiki Hermann Tilke arasında nasıl farklar var?

Bu çok zor bir kıyas. Biz şirket olarak çok geliştik. O zamanlar 8-10 mühendisimiz vardı. Şimdi 150’den fazla mühendis ve mimar ile çalışıyoruz.

Her şey sürekli gelişip değişiyor. Pist tasarımının normları değişti, güvenlik değişti, araçlar değişti. Her şey bambaşka.

2020 Formula 1 sezonundaki değişiklikler Mugello, Imola ve Nürburgring gibi eski usül pistlerin takvime girmesini sağladı. Toskana GP’si heyecanlı bir yarıştı, ama güvenlik açısından sorgulanabilecek anlar da yaşandı. Sizce bir pistte heyecan ve güvenlik nasıl dengelenmeli?

Öncelikle, günümüzde güvenlik çok önemli. Kimse bir pilotun zarar görmesini istemez. FIA da pilotların güvenliğini sağlamak için pek çok önlem alıyor.

Bunu yapabilmek için araçları ve pistleri daha güvenli hale getiriyorlar. Yine de motor sporları hiçbir zaman tamamen güvenli olmayacak. 

Tehlike azalsa da var olmaya devam edecek. Hepimiz heyecanlı yarışlar görmek istiyoruz ve bunu güvenli pistlerde de görebiliriz.

Amaçladığımız ana nokta bu. Pilotların kolay hata yapabileceği pistler tasarlamaya çalışıyoruz. Sorun şu ki, Formula 1 pilotları dünyanın en iyileri ve onları hataya zorlamak imkansıza yakın. Biz elimizden geleni yapıyoruz, pilotlar da bize karşı çalışıyorlar.

“8. viraj dışında da ilk virajdan beşinci viraja kadar olan kısmı seviyorum”

Hermann Tilke

Pist tasarımlarınız yüksek viraj hızlarına ve müthiş derecede yere basma kuvvetine sahip modern F1 araçları için tasarlanıyor. 2022’de getirilecek köklü kural değişiklikleri gelecekte pist tasarım felsefenizi değiştirir mi?

Pek değil. Pistler 50 yıl, belki de daha fazlası öngörülerek yapılıyor. O 50 yıl içinde kurallar belki on kez değişebilir. Kurallar değiştiğinde pistleri değiştirmek pek mantıklı olmazdı, bu zor bir şey.

Örneğin İstanbul Park’taki 8. virajı ele alalım. Biz tasarladığımızda o virajı çok zorlu bir viraj haline getirmiştik. Üç boyutlu düşünmeniz gereken bir virajdı.

Eğer orada yere basma kuvveti kaybetmek istemiyorsanız aracınızı ona göre ayarlamanız lazımdı ve turun geri kalanını etkiliyordu.

Şimdiyse yeni aerodinamik gelişmelerle 8. viraj tam gaz ve hiç sorunsuz bir şekilde geçilebilir. 

2022’deki değişikliklerden sonra orası tekrar zorlu bir viraj olabilir. Bu sene zor dediğiniz, hızlı ama tam gaz olmayan bir viraj seneye tam gaz dönülebiliyor.

Bu yüzden kural değişikliklerini çok fazla dikkate almak zor.

İstanbul Park projesine nasıl dahil oldunuz, yer seçiminde süreç nasıl işledi?

Dönemin federasyon (TOSFED) başkanından (Mümtaz Tahincioğlu) bir telefon geldiğini hatırlıyorum. Planlanan alanı görmem için beni davet ettiler ve bir F1 pisti yapmak istediklerini söylediler. 

Araziyi görür görmez heyecanlandım çünkü arazide epey yükselti vardı, üç boyutluydu diyebilirim ve bu bir Formula 1 pisti için çok güzel olabilirdi.

Bana arazi hakkındaki fikrimi sorduklarında beğendiğimi söyledim ve ikinci bir yer gündeme gelmedi.

Tasarım sürecinde de araziyi tanımak zordu. İki buçuğa iki buçuk metrelik kocaman bir model yaptık, sadece araziyi anlamak için.

Piste dair ilk fikirler bu modelin üzerinde yün keçelerle şekillendi. Arazinin topografisini değerlendirerek bu pisti ortaya çıkardık. Model çok yardımcı oldu. Görebildiğimiz, dokunabildiğimiz ve hayal edebildiğimiz bir proje çıktı ortaya.

Tasarım safhasında elenen fikirler var mıydı, yoksa tasarım en baştan kesin miydi?

Tabii ki bir pist tasarlarken farklı versiyonları ve fikirleri değerlendiriyoruz ama bunları şirket içinde yapıyoruz. Sonra bir tanesinde karar kılıyoruz.

Keşke seçmek zorunda kalmadan farklı pistler yapabilsek. Bu bir süreç, önce sadece araziyle sıfırdan başlıyoruz.

Sizin en iyi işlerinizden biri olarak değerlendirilen İstanbul Park 2020 sezonu için takvime dönüyor. Hepimiz 8. viraja hayranız ama sizce pistin yeteri kadar değer görmeyen, geri planda kalan bir yeri var mı?

Belki sadece 2020 sezonuyla sınırlı kalmaz, belli mi olur? Ben çok beğeniyorum. İstanbul harika bir şehir ve orada olmak güzel. 8. viraj dışında da ilk virajdan beşinci viraja kadar olan kısmı seviyorum. Yükseklik değişiklikleri var, çok ilginç ve çeşitli virajlar var.

İdeal bir dünyada her seri için ayrı pist yapabilirdik. Hermann Tilke
“İdeal bir dünyada her seri için ayrı pist yapabilirdik.”© TILKE

Tasarım firmanız Formula 1, MotoGP ve diğer seriler için pistler inşa ediyor. Pist tasarımına bu seriler arasındaki fark nasıl etki ediyor?

Çok fark var. Genellikle hepsine uyacak bir pist yapmaya çalışıyoruz ve bu da fedakarlıklar yapmamızı gerektiriyor.

Otomobiller ve motosikletler güvenlik, viraj konfigürasyonu ve tasarım açılarından çok farklı ihtiyaçlara sahipler. Örneğin F1 pisti tasarlarken mutlaka geçiş imkanı yaratmanız gerek. 

Binek otomobil serileri ya da GT’ler için bu o kadar kritik değil çünkü onlar daha rahat geçiş yapabiliyor. İdeal bir dünyada her seri için ayrı pist yapabilirdik.

Sadece GT araçları için bir pist tasarladığınızda daha sıra dışı çözümlere gidebiliyorsunuz. F1 pisti daha akıcı olmalı, MotoGP pisti daha güvenli ve daha farklı virajlara sahip olmalı.

Bir otomobil saatte 50 kilometreyle duvara vurduğunda bu sorun olmaz ama motosikletler için bu çok daha tehlikeli.

Sokak pistlerini tasarlarken normal pistlere kıyasla ne gibi farklar ortaya çıkıyor, süreç nasıl işliyor?

İşin ayrıntısı daha fazla. Evlere dokunamaz ya da değiştiremezsiniz. Çok daha kısıtlayıcı.  “Buradan viraj geçecek” diyerek gidip bir evi yıkamazsınız, eldekilerle bir çözüm yaratmanız lazım. O yüzden teferruatlı bir iş.

Tabii diğer kurallar ve güvenlik de var. Formula 1 için sokak pisti tasarlıyorsanız sadece profesyonel pilotları düşünüyorsunuz.

O yüzden bariyerler viraj çıkışına daha yakın olabiliyor. F1 araçlarının kaçış alanına ihtiyaç duymadığı bir yere bariyer koyabiliyorsunuz.

Bakü’deki ilk sektör gibi…Evet, kesinlikle. Yukarı doğru tırmanan bölüm de çok hızlı ama tam pist sınırlarında bariyerler var. Bu sadece profesyoneller için. Burada pist günü sürücülerini düşünmeniz gerekmiyor yani…Tabii ki.

Bu kalıcı bir pist tasarlarken çok önemli. Pist sahiplerinin ana gelir kaynaklarından biri bu pist günleri. Düzenledikleri bu etkinliklerde de amatör sürücüler piste çıkıyor. Onların ilk virajdan araçlarını mahvetmelerini istemeyiz.

Eğer konum, form, yarış serisi ya da başka hiçbir kısıtlama olmadan bir pist tasarlıyor olsaydınız, kesinlikle tasarımda yer alacak elementler neler olurdu?

Mutlaka yükselti farkı olmalı. Tamamen üç boyutlu bir pist. Nordschleife gibi frenajda aracın hafiflediği bir pist mesela. Bazen Nordschleife kadar sıradışı ve benzer özelliklerde pistler yapıyoruz.

Tokyo’ya yakın bir yerde tepelerin üstüne inşa ettiğimiz Magarigawa club onlardan biri. Sadece otomobil meraklıları için yaptığımız inişli çıkışlı bir pist.

Eğlenmek isteyenler için her şey var. Bilster Berg de yine kulüp sürücüleri ve otomobil meraklıları arasında popüler olan sıradışı bir pist. 

Ben frenajda araçları neredeyse zıplayacak kadar hafifleten virajları çok seviyorum.  Nordschleife’nin bir kısmı öyle. Bathurst’te de benzer bir bölüm var. Frenajda çok dikkatli olmanızı gerektiriyor. Bu tarz elementler pist tecrübesini eğlenceli kılıyor.

Bir motor sporları fanı olarak, kendi kaleminizden çıkmayan pistler arasında en sevdikleriniz neler?

Spa-Francorchamps tabii ki. Nordschleife de dünyadaki en enteresan pistlerden biri. Bathurst’ü de saymalıyım, zamanında orada yarışlara çıkmıştım ve zorlu bir pistti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir